Van Gölünün güney batı kıyısında, Nemrut Dağı'nın doğu eteğindeki düzlükte kurulmuş bulunan Tatvan, doğal bir liman görünümündedir. Bitlis iline bağlı bir ilçe olmakla birlikte, bağlı bulunduğu ilden, nüfus açısından daha büyük bir yerleşim birimidir. Son yerleşmelerle birlikte Bitlis’e olan uzaklığı 20 kilometreye inmiş durumdadır.
Tatvan’ın tarihine baktığımızda, yaygın yargının aksine binlerce yıllık bir geçmişle karşılaşırız. Tarihi belgeler de bu durumu ispat etmektedir. Buna göre Tatvan’ın bilinen tarihi, son yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen bulgulara göre günümüzden takriben beş bin yıl öncesine dayanmaktadır.
Uzun bir geçmişe sahip bulunan Tatvan, ilk çağlardan itibaren çeşitli milletlerin ve bu arada Dara, Büyük İskender, Selçuklu Hükümdarı Alparslan, Timur, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Şah İsmail ve IV. Murat’ın ordularına geçit görevi gördü. Osmanlı Hükümdarları İran seferlerine çıktıklarında Tatvan’dan önemli oranda istifade ettiler. Hatta, İran seferi sırasında Kanuni Sultan Süleyman’ın, Van Gölünün güney batısına düşen bu limanda, bir tersane yaptırdığı bilinmektedir. Araştırmalar sonucunda elde edilen belgelerden ve eski kaynaklardaki bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla, ilçe ve çevresinin ilk sakinleri Subarlardı. Daha sonra Hurriler ve Hititler ile bunlara bağlı çeşitli boylar Tatvan’a hakim oldular. M.Ö. IX. Yüzyıldan itibaren Urartular, Van ve çevresi ile birlikte Tatvan’da üç asır boyunca egemenlik kurdular. Van şehrini kendilerine başkent edinen Urartular’ın Tatvan’daki hakimiyetleri sona erdikten sonra ilçeyi çeşitli boylar yurt edindiler. Söz konusu boyların Asur, İran, Roma ve Bizans gibi çeşitli devletlerle kısa veya uzun temasları oldu.
Hz. Ömer dönemi ise Tatvan için yeni gelişmelerin başlangıcı oldu. Çünkü bu tarihten itibaren Bitlis ve çevresi İslam Devletinin toprakları arasına katıldı. 1071’deki Malazgirt Meydan Savaşından sonra bu kez Tatvan Selçukluların eline geçti ve bu durum M.S. 1200’lere kadar devam etti. Bu tarihlerden sonra Tatvan, Harzemşahlar, İlhanlılar ve Akkoyunluların istilasına uğradı.
Tatvan’ın tarihinde dönüm noktası sayılabilecek olaylardan biri ise, bölgede Osmanlı hakimiyetinin başlamasıdır. 1514 tarihli Çaldıran Savaşında Şii-İran ordusunu bozguna uğratan Osmanlı ordusunun bu başarısından sonra Doğu Anadolu topraklarının büyük bir bölümü Osmanlı Devletine bağlanmıştı. İdris-i Bitlisi’nin yardımları ve çabaları sonucu Bitlis ve Hizan Emirleri de diğer bölge emirleri gibi Yavuz Sultan Selim’e itaat etmişlerdi. İdris-i Bitlisi’nin gayretleri neticesinde bölgede bir çok bey daha (Cizre, Eğil, Garzan, Palu, Siirt, Hasankeyf, Silvan Beyleri), toprakları kendilerine “temlik” olarak verilmek şartı ile Osmanlı Devletine bağlanmışlardı. Bu olay Tatvan’ın tarihindeki önemli olaylardan biridir. Çünkü bundan sonra yaklaşık dörtyüz yıl boyunca yöre Osmanlı Devleti idaresinde daha istikrarlı bir yapıya kavuştu.
Tatvan isminin ne zaman ve kimler tarafından verildiği bilinmemektedir. Ancak Evliya Çelebi, Rahova (Rahva) Ovasından doğuya doğru üç saat yürüdükten sonra Taht-ı Van kalesine ulaşıldığını ve buraya yöre halkının Tatvan adını verdiklerini kaydetmektedir. Burası Van denizi kenarında olup, Van Paşasının Hassı idi ve subaşılıkla idare edilmekteydi. Evliya Çelebi’ye göre Kanuni döneminde Zal Paşa burada küçük bir kale yaptırmıştı. Tatvan Kalesi daha sonra, İran Şahı Tahmasb döneminde İran orduları tarafından tahrip edilmişti. Tahmasb’ın orduları Ahlat ve Adilcevaz kalelerini istila ettiklerinde, Tatvan’dan gemiler ile Van’a yardım gitmesini engellemek amacıyla buradaki kaleyi tahrip etmişlerdi. Fakat buna rağmen Tatvan bir liman olarak, bundan sonra da önemini korumuştu. Yakın geçmişte ise Tatvan ilçesi Küçüksu Nahiyesinde 1879’da kurulmuş bir köy görünümünde idi. Bu gelişme bir tesadüf eseri olmayıp, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, yani 93 harbi ile ilişkilidir. 93 Harbi sırasında ve sonrasında Doğu Anadolu Bölgesinde önemli oranda nüfus hareketleri meydana gelmiş ve kuzeyden daha aşağılara doğru yoğun bir göç yaşanmıştı. Rusların işgal bölgelerinden içerilere doğru göç eden insanlar, Osmanlı Hükümeti tarafından iç kesimlere yerleştirilmişlerdi. Muhtemelen Tatvan’daki söz konusu iskan olaylarının, bahsi geçen göçlerle yakın bir ilişkisi vardır.
1918 yılında Bitlis iline bağlı bir nahiye merkezi durumunda olan Tatvan, 1936 yılında ilçeye dönüştürüldü. XX.yüzyıl başlarında küçük bir köy görüntüsü veren Tatvan, daha sonra hızlı bir gelişme gösterdi ve sürekli bir ilerlemeye paralel olarak ilçe teşkilatına kavuştuğunda, Karşıyaka mahallesinde bulunun idare binaları 1946 Haziran’ında Tuğ mahallesine taşındı.
Tatvan, ilçe olduğu dönemde yaklaşık üç yüz nüfuslu küçük bir kırsal yerleşmeydi. 1950’de 3179 olan nüfus miktarı 1965’te 10 bini, 1970’te 20 bini, 1980’de 40 bini, 1985’te 50 bini aşmıştı. Nüfusun hızla artmasında Tatvan’ın bir ulaşım ve konaklama merkezine dönüşmesi, ayrıca bazı göçer aşiretlerinin buraya yerleşmesi önemli rol oynamıştı. Yine Tatvan’ın Van’a ve İran’a ulaşımı sağlayan bir liman kenti olması da, gelişmesine etki eden önemli faktörlerden biridir. Dağınık tarihi eserlerin doğa ve insanların yıkıcı etkisinden kendilerini kurtaramadığına, Tatvan’da tanık olmak mümkündür. Doğanın tahribatını anlamak daha kolay olmakla birlikte insanların yıkıcı etkisini izah etmek aynı oranda kolay olmasa gerek. Çünkü, tarihi yok etmesi insanın, kendi kendini yok etmesi anlamına gelmektedir. Her şeye rağmen Tatvan’da kalıntı halinde de olsa varlığını koruyabilmiş tarihi eserlere rastlamak mümkündür. Buna göre Tatvan’da tarihi eserlerin dağılımı konusunda karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: 11 kale, 5 camii, 4 kervansaray, 2 kümbet, 2 çeşme, 2 köprü, 3 tarihi ev, 4 tarihi mağara ve 54 kilise.
Kilise sayısının bu kadar fazla olması Hıristiyan dinine mensup Ermeni nüfusunun aynı oranda fazla olduğu anlamına gelmemelidir. Ermeni nüfusunun en yoğun olduğu vilayetlerin başında Bitlis gelmekle birlikte, 93 harbinden önce Bitlis’te 45.600 Müslüman nüfusa karşılık, Ermeniler de dahil bütün Hıristiyanların miktarı 15.200 kişiydi. Bu da yaklaşık olarak % 30’luk bir oranı ifade etmektedir. 93 Harbi sonrası dönemde de bu oran bir miktar artış göstermekle birlikte, bir önceki döneme yakındı. Doğu Anadolu bölgesi genelinde ise, bu oran aynı dönemlerde %18 dolaylarındaydı.
93 Harbinin etkisi azaldıktan sonra Ermeni nüfusunda giderek bir azalma meydana gelmişti. Bu tarihten sonra bölgenin bazı köylerinde Ermeniler ağırlıklı olarak yaşamakta idiler. Söz konusu 54 kilisenin tamamına yakınının köylerde bulunuyor olması da bu tezi doğrulamaktadır.
Bir yerleşim biriminin turist çekebilmesi için bir takım vasıflara sahip olması gerekir. Tatvan’a baktığımızda turizm potansiyeli bakımından son derece zengin olduğunu görebiliriz. Tatvan her şeyden önce sahip olduğu güzellikleri ile zaten önemli bir cazibe merkezi durumundadır. Bu özelliği dahi, iyi bir tanıtımla önemli oranda turist çeşmeye yeter. Yöre, tarihi İpek Yolu üzerinde olup, değişik uygarlıklara ait izleri bünyesinde barındırmaktadır. Tatvan, söz konusu uygarlıklara ait çok sayıda mimari, arkeolojik ve tarihi eserlere sahiptir. İlk bakışta, Belediye halk plajı içindeki Urartu kent kalıntısı, Küçüksu veDalda köylerindeki Selçuklu dönemi mezarlıkları, başta Kıyıdüzü, Göllü, Koyunpınar köylerindeki manastırlar olmak üzere çok sayıda manastır veya kilise, İslam Uygarlığına ait türbeler ile Osmanlı dönemi eseri El-Aman Kervansarayı dikkati çeken yapılardır.
İlçe merkezinin kuzey batısında yer alan Nemrut Dağı, aynı zamanda volkanik patlamalar sonucunda Van Gölünün de oluşmasına zemin hazırlamıştır. İlçe merkezine, yaklaşık bir saat mesafede bulunan krater gölünün yanında ayrıca yeşil göl diye adlandırılan bir de sıcak su gölü bulunmaktadır. Yer yer sıcak buhar fışkıran krater bacaları da mevcuttur. Göl civarında çeşitli ağaçlardan oluşan küçük koruluklar, Nemrut zirvesini daha güzel bir hale getirmektedir.
Milli park ilan edilmeyi bekleyen Nemrut Dağı başta olmak üzere, tarihi ve turistik yerlerin tamamı insanların yıkıcı etkileriyle karşı karşıya bulunmaktadır. Bunun en önemli nedeni, bu yörenin yeterince tanınmamasıdır. Çünkü, insan tanımadığı bir şeyi yeterince sevemez, sevmediği şeyi de koruyamaz.
Tatvan Kalesi
Kalekıran Kalesi
El-Aman (Rahva) Kervansarayı
Abdulcelil Behtani Türbesi
Hüseyin Dede (Bapir-i Kal) Türbesi
Kotum Baba (Abdullah Bin Derare) Türbesi
Urartu Kaya Mezarı
Küçüksu (Kotum) Mezarlığı
Dalda Köyü Mezarlığı
Tokaçlı Köyü (Paşaelmalı ) Mezarlığı
Göllü Ovası S.George Manastırı
Tuğ Kilisesi
Tatvan Kalesi: Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Zal Paşa tarafından, Tatvan’ın bu günkü Çağlayan mahallesinde 1550-1560 tarihleri arasında yapılmıştır. İran Şahı Tahmasb Adilcevaz ve Ahlat Kalelerini istila ettikten sonra, Van’a yardım gitmemesi için kaleyi yıktırmıştır.Tatvan Kalesi'nin kalıntıları rivayete göre halen Yatılı İlköğretim Okulunun temelleri altında bulunmaktadır.
Kalekıran Kalesi: Tatvan’a bağlı Çekmece (Şahmiran) köyünün üstünde, Nemrut Dağı kraterindeki mevcut büyük göl ile paralel olarak bulunan bu kale bütün Tatvan ve çevresine hâkim durumdadır. Ancak aşınma ve toprak örtmesi sonucu bir tepe görüntüsü vermektedir. Tepenin etrafında yontulmuş taştan kale surları görünmektedir. Bu kale, bölgeye Nemrut’tan sonra gelen Pers krallarından Şahmiran’ın hüküm sürdüğü mevkidir.
Tatvan El-Aman (Rahva) Kervansarayı : Tatvan – Bitlis yolu üzerinde Rahva düzlüğünde devlet yolu kenarında yer almaktadır. Çok büyük bir alanı kaplayan eser, eski yayınlarda zaviye olarak geçmekte ve Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından XVI. yüzyılda yaptırıldığı kaydedilmekte ise de eserin yapılışına ait bir kitabesi bulunmamaktadır. İnşa edilmiş olduğu arazi Bitlis-Muş ve Van yollarının birleştiği Rahva düzlüğü geçmişte, kış aylarında kervanlar için en tehlikeli yerlerin başında gelmekteydi. Bu derece önemli bir alanda yapılmış olması eserin çok geniş bir araziyi kaplamasına ve hatta bazı kısımların eklenmesine neden olmuştur. Böylece kaplamış olduğu arazi bakımından Anadolu’nun en büyük kervansarayı unvanını kazanmış bulunmaktadır.
Avlu dâhil olmak üzere beş bölümden meydana gelen kervansaray bir camii, bir hamamı, bir havuzu ve 160 odayı da bünyesinde bulundurmaktadır. Siyahi renkte ve sağlam bir taş damarından oluşan han 90 metre uzunluğunda, 70 metre genişliğinde büyük bir tarihi külliyedir.
Tatvan Abdulcelil Behtani Türbesi: Hz.Ömer döneminde yörede İslam dinini anlatmak üzere Reşadiye bucağına gelip yerleşen Abdulcelil Behtani burada eğitim amaçlı bir medrese ile bir zaviye kurmuştur. Bir süre sonra burada vefat eden Abdulcelil Behtani, medresenin yanına defnedilmiştir. Türbesinin üzerine bir kümbet yanına ise bir camii inşa edilmiştir. Halen önemli bir kısmı ayakta bulunan Türbe ve Zaviye bakımsızlıktan harabe halindedir.
Tatvan Hüseyin Dede (Bapir-i Kal) Türbesi : Hüseyin Dedenin 1470-1550 yılları arasında yaşadığı rivayet edilmektedir. Kardeşi Şeyh Hasan ile birlikte yöreye yerleşen Hüseyin Dedenin Hüsrev Paşa ile yakın bir dostluğu bulunduğu için kendisine İncekaya (Por) köyü bağışlanmıştır. Burada vefat eden Hüseyin Dedenin türbesi, Hüsrev Paşa tarafından yaptırılan camiinin yanında bulunmaktadır. Cami, mağaranın içi düzenlenerek ve ilaveler yapılarak inşa edilmiştir. Caminin inşaatında işlenmiş taşlar kullanılmış olduğu halde, camii ve türbesinin duvarları sonradan sıva ve yeşil bir boya ile örtüldüğü için tarihi yapı özellikleri bozulmuştur.
Camiinin yakınında Hüseyin Dedenin inzivaya çekildiği, takriben beş metre yükseklikte, kayaya oyulmuş bir çilehane de bulunmaktadır. 24 basamaklı bir demir merdivenle çıkılabilen çilehane iki bölümden (ibadet yeri ve yatma yeri) oluşmaktadır.
Tatvan Kotum Baba (Abdullah Bin Derare) Türbesi : Kotum Baba, İslam ordularının bölgeye gelmesi ile birlikte Kotum (Küçüksu)’a kadar gelebilmiş, yaşlı olduğu için daha ileri gidemeyerek burada kalmış ve burada vefat etmiştir. Kotum Baba Türbesi kendi adıyla anılan mescidin ön bölümünde çilehanesinin yanındadır. Türbenin iç bölmelerinin bazıları kayalara oyularak oluşturulmuştur.
Urartu Kaya Mezarı
Van Gölü Feribot İşletmesi sahasında yer alan ve Kale Tepe adıyla bilinen bölgede yer alan Urartu dönemi kaya mezarı iki ayrı odacıktan meydana gelmiştir. Odacıkların giriş kapıları kesme taşlardan oyularak ve süslenerek yapılmıştır. Mezarın içinde defineciler tarafından açılan çukurlara rastlanmaktadır. Aynı bölgede son zamanlarda yapılan araştırmalar sonucu M.Ö. III. bin yıla ait buluntular ortaya çıkarılmıştır.
Tatvan Küçüksu (Kotum) Mezarlığı: Tatvan – Van karayolu üzerinde, Tatvan’ın 7 km. güneydoğusundaki Küçüksu’da iki tarihi mezarlık bulunmaktadır. Tatvan – Hizan karayolunun hemen karşısında yer alan dik bir kayalık üzerinde yükselen tepede yer alan ilk mezarlık günümüzde de kullanılmaktadır. Mezarlıkta dağınık vaziyette sanduka şeklinde ve şahideli birçok mezar bulunmaktadır. Mezarlığın güney ve orta kısmında yoğunlaşan tarihi mezarlardan en eskisi, üç kademeli prizmatik sanduka şeklindedir. Sandukanın üzerinde yer alan kitabede 569 (1173) tarihi yazılıdır.
Küçüksu’daki ikinci mezarlık, diğerinin kuzey yönünde yer almaktadır. Burada genellikle ikişer şahideden oluşan 12 mezar ile dikdörtgen prizma ya da üzeri üçgen prizma şeklindeki 8 sanduka mezar bulunmaktadır. Birçoğu harap durumdaki mezarda kitabe veya süsleme mevcut değildir.
Tatvan Dalda Köyü Mezarlığı: Tatvan’ın 10 km. kadar batı yönündeki Dalda (Engesor) köyünde bir tarihi mezarlık bulunmaktadır. Köye giden patika yolun sağındaki yamaçta yer alan mezarlıkta 16’sı şahideli, diğerleri çatma lahit prizma (sanduka veya kademeli prizma) sanduka türünde 72 mezar tespit edilmiştir.Mezarlığın batı yönünde yer alan tek şahide, dış yüzünde kandilin kenarındaki kabartma, rumi, kıvrık dallardan oluşan bezemesi ve diğer yönündeki Ramazan 723 (1323 Eylül) tarihi veren kitabesi ile dikkat çekmektedir.
Tatvan Tokaçlı Köyü (Paşaelmalı ) Mezarlığı: Tatvan’ın yaklaşık 20 km. doğusundaki Paşaelmalı mezrasında 28 şâhideli mezarın yer aldığı bir mezarlık tespit edilmiştir. Mezar taşlarındaki kitabelerden, burasının XV. yüzyılda kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bir kısmı yere düşmüş vaziyette duran genellikle tek şahideden oluşan mezarların en eskisi 841 (1438) de ölen Davut kızı Asiye’ye aittir.
Tatvan Göllü Ovası S.George Manastırı
S.George Manastırı Tatvan-Van karayolunun 35. kilometresinde kahveler mevkiinden başlayan Göllü Ovasında kurulmuştur. Göllü S.George Manastırı, kalın ve yüksek bir çevre duvarı ile çevrilmiştir. Güney duvarının uçlarında bulunan iki kule yıkılmıştır. Güney duvarı üzerindeki kitabede tamamen yıkılan bölme duvarlarının 1760 yılında yeniden yapıldığı anlaşılmaktadır. Bir zamanlar Karçıkan Piskoposluk merkezinin de bulunduğu kilisenin kalıntılarına bakılarak, duvarların beyaz ve kalın kireç ile sıvandığı tahmin edilebilir. İnşa ve dekoratif süslemelerden dolayı kilisenin 900’lu yıllarda yapıldığı sanılmaktadır.
Tatvan Tuğ Kilisesi
Tatvan Çağlayan Mahallesinde, hakim tepede yer alan kilisenin hangi döneme ait olduğu bilinmemektedir. Yöredeki kilise mimarisinin izlerini burada da görmek mümkündür. Ancak üzerinde her hangi bir kitabe bulunmadığından kilisenin kimler tarafından ve ne zaman inşa edildiği bilgisi mevcut değildir. Yapı yer yer tahrip olmuş olmakla beraber kısmen sağlam bir görünü vermektedir.
DERLEYEN:BARIŞ IŞIK
Kaynak:Tatvan.Net